Öncelikle belirtmek isterim ki bu yazı bir oyun incelemesi değil. İlginç ve birbiri ile alakalı bulduğum oyunlar ve içeriklerin değerlendirmesi.
Video oyunlarının tamamı, oyuncuların kontrolü ve oyun içi yaptıkları tercihler ile kahramanlarını yönlendirdiği, oyuncunun kahramanı başarıya veya hazin sona götürdüğü bir hikaye akışı şeklinde tasarlanmakta. Oyunlarda kendimizi kahramanımız ile özdeşleştirip, onunla birlikte hikaye içerisinde dolaşırız. Başarılı oyunlarda bu hikaye öyle etkilidir ki oyun oynarken duygularımıza karşı koyamaz gerçek hayattaki gibi tepkiler veririz. Deadspace serisi veya Last of Us gibi oyunlarda bu kadar gerilim ve korku hissetme sebebi de bu oyunların bizi içlerine bu seviyede alabilmesidir.
Geçtiğimiz yıllarda PS3 ile oynama fırsatı bulduğum Heavy Rain ile kendi adıma daha önce tecrübe etmediğim yepyeni bir oyun tarzı ile karşılaştım. Oyunda kurgulanan hikayeye ve akışına göre birden fazla karakteri yönetip hikayeyi adeta kendim yönlendirebiliyordum. Yönettiğim karakteri, günlük hayatta olduğu gibi sürekli seçimler yaparak gizemli olayları çözmeye çalışıyordum. Oldukça akıcı ve etkileyici bir hikayesi olan oyun adeta bir sinema filmi gibi hikayeyi bana yaşatıyordu.
Until Dawn adlı oyun PS4’e geçme vakti geldiğinin göstergesiydi benim için ve bu seçimli oyunlarda yepyeni bir dönemi açtı. Until Dawn, adeta 80’ler Wes Craven filmlerini andıran bir hikaye ile ilerlerken yönettiğim sekiz karakterin her bir seçimi onların ruh hallerini, birbirleri ile ilişkilerini, başlarına gelecek olayları yönlendiriyor ve hatta hayatlarını sonlandırabiliyordu. Her seçim hikayeyi ayrı bir yöne yönlendirdiği için çok etkileyici bir tecrübe idi. Buna ek olarak bölüm aralarında sunulan içerikte anket ile sizi tedirgin eden seçimleri yapmanızla birlikte hikaye tam olarak size özel bir korku seansına dönüşüyor. Karakterler sizin seçimlerinize göre birbirlerine yaklaşıyor, ilgi duyabiliyor, dost olabiliyor ya da düşmanca hareket edebiliyorlardı. Kimi karakterleri öyle benimsiyordum ki, bir seçimimle başlarına gelenler beni oldukça üzüyordu.
Bu tarz interaktif oyunlarıyla ünlü Quantic Dream’ın çıkardığı Beyond Two Souls, Heavy Rain’i aratmayan bir oyun olarak oldukça ilgili çeken bir oyundu. Artık yaptığımız tercihlerin dünya çapında yapılan tercihler arasındaki yüzdelik dilimlerini izleyip hikayenin akışındaki dallanmaları takip edebiliyorduk.
2018 yılında yine Quantic Dream’ın piyasaya sürdüğü Detroit: Become Human, çıtayı daha yukarı taşıyarak muhteşem bir hikaye ve seçimlerimin hikayeyi derinden etkilediğini farkettiren bir oyun deneyimi sundu. Yoğunluktan dolayı oynamaya ancak fırsat bulabildiğim
Detroit: Become Human, tarzının en iyisi. Öyle ki oyunun menüsündeki android bile beni her karşıladığında şaşırtıyor, oyunun sonlarına geldiğim şu günlerde verdiği tepkiler dakikalarca menüde kalıp ne olacağını izlememi sağlıyor. Oyunda 2038 yılında Detroit eyaletinde insanlar ile yapay zekaya sahip androidler beraber yaşıyorlar. İnsanların hakimiyeti altındaki androidler insanlar tarafından oldukça kötü muamele görüyor. Oyuncu olarak yönettiğimiz üç karakter de android. Oyun bir süre sonra sizi öyle karar anlarına sokuyor ki, android gibi kurallara uygun şekilde mi davranmalısınız yoksa oyuncu olarak duygularınızla hareket edip insanlara baş mı kaldırmalısınız, karar vermekte güçlük çekiyorsunuz. Bölüm aralarında, daha önce Beyond Two Souls’da karşıma çıkan, seçimlerimin dünya çapında diğer oyuncularca yapılan seçimlere göre hangi yüzdelik dilime düştüğünü gösteren bir harita ile karar ağacı çıkarıyor ki, orada hikayenin ne kadar farklılaşabildiğini ve oyunun ne kadar ufak bir bölümünü keşfettiğinizi anlıyorsunuz.
Detroit’in yapılma aşamasında oyuncularla yapılan 3D modelleme çalışmaları ve sahne sahne yapılan çekimlerin yer aldığı Making of Detroit: Become Human oyunun adeta bir Hollywood yapımı bir film gibi tasarlandığını gösteriyor. Oyunu oynamış olanlar ya da oynayacaklar için bitirdikten sonra mutlaka gözatmasını tavsiye ederim.
Video oyunlarına kısa bir ara verelim ve çok beğenilen Black Mirror dizisine gözatalım. 2018’in son günlerinde Netflix, Black Mirror dizisinin yeni sezonunu Bandersnatch isimli daha önce örneği olmayan bir formatta bir bölüm ile açtı. Bandersnatch Netflix’i izlediğiniz cihazın kontrol aygıtını (mouse, uzaktan kumanda ya da oyun kolu) kullanarak size dizi karakterine seçimler yaptırabilen, siz seçim yaptıkça diziyi bu seçimlere göre yönlendiren oldukça yaratıcı ve çığır açan bir bölüm idi. Pek çok kötü eleştiriye rağmen biz oldukça beğendik bu bölümü. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan defalarca sona varıp tekrar başa dönüp ilerleyip durduk izlerken.
Hikayeye yön verebilmek ve her seçim yaptığınızda acaba diğer seçeneği seçseydim ne olacaktı düşünceleri bu tarz oyun ve artık yeni nesil dizilerin verdiği en büyük haz sanıyorum. Henüz oynama şansı bulamadığım Telltale Games’in oyunlarından Wolf Among Us ve Until Dawn’ı geliştiren Supermassive Games’in yeni oyunu The Dark Pictures Anthology: Man of Medan listemde beklerken Detroit: Become Human bitmesin diye elim başlat butonuna gitmiyor..