Kutsal Geyiğin Ölümü – DVD incelemesi

Kutsal geyiğin ölümü

A surgeon never kills a patient.

Film

Geçen yılın en çok beklediğim filmleri tek tek blu-ray ve DVD olarak piyasaya çıkmaya başlamışken hangi sıra ile inceleme yapacağımı şaşırmış durumdayım. Yorgos Lanthimos, Köpek Dişi’nden beri takip ettiğim ve Haneke gibi rahatsız edici filmleriyle dikkatimi sürekli üzerinde tutan yönetmenlerden biri. Özellikle The Lobster sonrası yönetmen beğeni grafiğini iyice arttırıyor ve 2017’nin en beğendiğim filmlerinden birini izleme keyfini bana sunuyor.

Film rahatsız edici bir kalp ameliyatı sahnesi ile başlayıp, yavaş yavaş ilerleyerek karakterleri bize tanıtıyor. Kalp cerrahı Steven (Colin Farrell)’ın ile göz doktoru eşi Anna (Nicole Kidman)’ın ve iki çocukları ile mutlu ailesi’ne yavaş yavaş yaklaşmaya başlayan, babasını kaybetmiş Martin’in hikayesini öğrenmeye başlıyoruz ve karanlık sırlar filmi Haneke-vari bir kabus’a çeviriyor. Kutsal Geyiğin Ölümü bir yunan miti, Iphigenia’dan esinlenerek isimlendirilmiş, filmin sonlarına doğru yaşanan olaylarla Yunan miti arasında bağlantı kuruluyor.

Film diskin üzerinde de yazdığı gibi bir çok açıdan Kubrik filmlerini andırıyor. İç mekan çekimleri, mekanlardaki simetri ve hatta renklere kadar. Bu benzerlikler sayesinde de 2001: A Space Odyssey’deki gibi ya da Shining’deki gibi klostrofobik bir atmosfer yaratılmış. Ayrıca Nicole Kidman, görsel olarak bire bir Eyes Wide Shut’taki gibi.

Martin (Barry Keoghan), Dunkirk‘teki rolünden sonra o donuk gözlerine çok uygun bir rolde karşımıza çıkıyor, sanırım ilerde daha da fazla göreceğiz Keoghan’ı. Kimi yorumcular Martin’i doğaüstü yetenekleri yüzünden ve filmdeki adalet arayışı/sağlayışı sebebiyle tanrı benzertmesi yapmış.

Film güzel kurgulanmış bir gerilim/korku filmi. Haneke’nin Funny Games’indekini andıran aileye yapılan rahatsız edici bir istila konu ediliyor. Cannes film festivalinde En İyi Senaryo ödülünü almış.

Ekstralar

Filmde iki dakikalık bir Lanthimos yorumundan başka trailer’lar dışında bir ekstra yok. Diskin arkasındaki özel seçeneklerdeki dört maddeye inanmayın, sadece filmi izleyeceksiniz, diskte başka bir içerik yok. Bunu bilerek alın filmi.

Yurttaş Kane – DVD İncelemesi

Yurttaş Kane Kapak

People will think what I want them to think.

Film

Bu yazım ile başlattığım tozlu sandık bölümünde sinefillerin arşivlerinde olması gereken nispeten eski filmlerin DVD ve Blu-Ray ortamındaki göz atıyor olacağız. İlk olarak, kimilerine göre sinema tarihinin en iyi filmi olarak anılan Yurttaş Kane’in 70. yıl özel versiyonu DVD’sini inceliyor olacağız.

70. Yıl Özel Versiyonu olarak hazırlanmış disk Yurttaş Kane’in dijital olarak yenilenmiş halini ve onlarca döküman ve video kaydı içeriyor. Diskin arka kapağında 16:9 ekran genişliği diskin menüsü ve ek seçenekler için yazılmış, orjinal film 4:3 oalrak izlenebiliyor. Film, çok zengin, ünlü bir medya devi olan kurgu karakter Charles Foster Kane’in hayatı hakkında. Orson Welles hem yönetmiş, hem oynamış. Birçoklarına göre sinema tarihinin en iyi anti-kahramanı C.F. Kane’in yükselişi, medyayı kullanışı ve çöküşüne tanıklık ediyoruz. Filmdeki pek çok olay, aradan geçen 80 yıla rağmen işlerin hala medyanın aynı yöntemlerle kullanıldığını ve olayların manipule edildiğini gösteriyor. Açıkçası filmi izlerken medya üzerindeki oyunların yanı sıra C.F.Kane’in özel hayatı, filmin evlilik üzerine acımasız yorumlarından oldukça etkileyici.

Ekstralar

Diskte bir DVD için oldukça fazla ve kaliteli ekstra bulunduğunu söyleyebilirim. Ekstra bölümü, 1 Mayıs 1941 yılında filmin premier gösteriminden 1dk’lık bir kesit ile başlıyor. Sonrasında Commentaries bölümünde Roger Erbert ve Peter Bogdanovich’in yorumları yer alıyor. Filmi izledikten sonra bir kere de Roger Erbert’in yorumları ile filmi bir daha izlemenizi tavsiye ederim. Yılların sinema yorumcusu, filmi sahne sahne, dikkat edilmesi gereken her ayrıntısına detaylı bir şekilde değinerek öyle bir yorumluyor ki şaşırıyorsunuz. Filmde günümüz seyircisinin kolaylıkla farkedemeyeceği, dönemine göre çığır açan bir çok değişik çekim tekniği olduğunu farkediyorsunuz. Neden Yurttaş Kane bir çok listede hala bir numara, Roger Erbert’ten dinleyin, ufuk açıcı.

Yurttaş Kane  DVD İçerik

Bir diğer ekstrada, Interviews bölümünde C.F.Kane’in ilk karısını canlandıran Ruth Warrick ve filmin editörü Robert Wise’ın yorumları ile Orson Welles’i ve filmin çekilme sürecini dinliyoruz. Production ve Post Production başlıklı iki bölümde ise film için hazırlanan çizimler, film afişleri, fotoğraflar, sözleşmeler, film ile alakalı yapılmış yazışmalar gibi onlarca döküman sığdırılmış diske. En son ekstrada, Theatrical Trailer‘da ise fragman yeralıyor, ama bu fragman açıkçası günümüz filmlerinden çok farklı, filmden kesitler değil, film kadrosundaki aktör, aktrist ve kamera arkasındaki ekip’i tek tek Orson Welles’ın sesinden tanıyıp izliyoruz.

Bu diski fırsat reyonundan çok ucuza almıştım, hala denk gelen olursa affetmeyin derim, vereceğiniz paraya fazlasıyla değiyor.

Bulutları Beklerken – DVD İncelemesi

Bulutları Beklerken_Kapak

 Bölgenin yağmur ve sisle sarılmış vahşi dağlarından oluşan mekanlarının doğasındaki gizem, karakterlerin iç dünyalarındaki karmaşayı anlatmak üzere filmin en önemli karakterlerinden biri olarak kullanıldı. (Yeşim Ustaoğlu)

Film

1. Dünya savaşı sırasında Karadeniz’den göç eden Rum ailelerden birinin kızının Türk bir aile tarafından evlat edinilmesiyle ismini Ayşe olarak değiştirmiş ve sırrını yaşamaya başlamış. Babası Eleni’ye, kardeşi Niko’ya bakması vasiyeti, kardeşini göç sırasında kaybetmesi, Eleni/Ayşe’nin tramvasını bir kat daha arttırmıştır. Filmde orta yaş dönemini gördüğümüz Ayşe, tramvasının hafiflemesi için Türk kardeşi Selma ile Karadeniz’e dönmüş, Tirebolu’da bir hayat kurmuşlar. 1970’lerin ortalarında geçen film, soğuk savaş döneminin de etkisi ile yabancı düşmanlığının çok yüksek olduğu bir dönemde Ayşe’nin sıkıntısını bir kat daha arttırıyor. Yaylaların sisli, yağmurlu havası ile çetin kış adeta Ayşe’nin içinde kopuyor. Yönetmenin de dediği gibi hava şartları filmin bir karakteri gibi, hemen her sahnede kendini gösteriyor. Selma’nın ölümü ile birlikte Ayşe kardeşi Niko’ya ulaşmak için artık yola çıkıyor ve Selanik’te filme devam ediyoruz.

Her zamanki gibi olabildiğince izleme keyfini bozmadan yorum yapmaya çalıştığım film, oldukça durağan geçen minimalist filmlerden ayrılıyor, rahat bir izleyiş keyfi yaşatıyor. Sona doğru gittikçe hüzün artarak devam ediyor, Ayşe’nin sıkıntılarının son bulması ümidi de paralel olarak artıyor.

Daha önce Pandoranın Kutusu’nu izlediğim Yeşim Ustaoğlu, hep tekrar izlemek istediğim fakat bir türlü fırsat bulamadığım yönetmenlerden biri idi. Yeni farkettiğim kolleksiyon şeklinde çıkarılmış setinden seçtiğim Bulutları Beklerken, diskin üzerinde yazan “Yeşim Ustaoğlu Kolleksiyonu” ibaresine uygun olarak hazırlanmış bir film. Doyurucu bir ekstra içeriği mevcut. Kapak daha iyi olabilirmiş, 2004 yapımı olan filme 90’larda yapılmış hissi vermiş. Oysaki filmin oldukça güzel bir afişi mevcut. Diskin fiyatı da gayet uygun.

Bonus Özellikler

Hemen her diskte olduğu gibi filmin fragmanı, teaserı ve TV tanıtımı videoları mevcut. Bunun yanında yine bir fotoğraf albümü mevcut. Bu standart içeriği geçtikten sonra geriye iki güzel video içeriği kalıyor. İlki, benim çok beğendiğim, yaklaşık 40dk’lık Sırtlarındaki Hayat belgesel filmi. Bu film Karadeniz’de yaylalarda yaşayan kadınların yaşam şartlarını, günlük hayatlarını, yaylaya çıkarken verdikleri mücadeleleri, yaylada günlük hayatı gösteriyor. Bir diğer güzel içerik ise yaklaşık 10dk’lık Kamera Arkası içeriği. Filmin çekimi sırasında çekilmiş, mekan, kostüm, set hazırlıkları görsellerinden oluşan, bir sunum ya da anlatım içermeyen görsel bir içerik. Baş kısmında yadırgadığım, sonlara doğru gayet ilginç bulduğum bir kamera arkası olmuş.

Sarmaşık – DVD İncelemesi

Sarmaşık Disk

İşlevini kaybetmiş bir otorite, hiyerarşik konumunu ne kadar devam ettirebilir ?

Film

Nasıl anlatsam, nerden başlasam, diye mırıldanarak başladım bu incelememe. Hatırladıkça tüylerimi diken diken yapan, son aylarda izlediğim en etkileyici filmin arkasından ne diyeceğini bilememek. Tam olarak yaşadığım his bu.

Yönetmen Tolga Karaçelik’in Gişe Memuru filmi uzun zamandır izlenecek filmler listemde idi. Bir türlü bir kopyasını bulup izleyemedim. Kendisi ile tanışmam ikinci filmi Sarmaşık ile olacakmış meğerse. Ne yazık bana, filmi izlerken utandım bu durumdan. Film onlarca film festivalinde gösterildi, Antalya Film Festivali’nde alınabilecek tüm ödülleri süpürdü. Her festival döneminde adı kafama kazındı. Ve sonunda raflarda DVD’sini görünce hemen edindim. Keyifle izlemek için filmi iki hafta rafımda beklettim, bir utanç daha.. Sonunda uygun anı bulup izlediğimde bütün bu utançlarım bir bir yüzüme çarptı. Daha ilk sahnelerden ekranın camını delip geçen göz kontakları beni koltuğa zımbaladı. Sanki karakterler birebir karşınızda direk size bakıyorlar.

Yavaş bir tempoda başlayan film, gemi personelini yavaş yavaş tanımamız için bize vakit tanırken gelişecek olayların da temelini atıyor. Kapakta da yazan kadarıyla film Mısır açıklarında, armatürün iflas etmesinden dolayı demirli kalan gemide kalan 6 personelin aralarında gelişen olayları konu alıyor. Gemi demirlediği andan itibaren gerilim tırmanmaya başlıyor. Gerilim arttıkça ortaya çıkan sümüklü böcekler, gerilimin kavganın ve kanın habercisi gibi, her sahnede görülmeye başlıyor, görsel olarak izlemeye doyamayacağınız sahnelere dekor oluyorlar.

Karakterlerin, Sineklerin Efendisi kitabındaki ya da Alman yapımı Das Experiment (Deney) filmlerindekine benzer hakimiyet kurma çabaları ve hakimiyet kurulan tarafın isyanı Sarmaşık’ta da kendini gösteriyor.

Diskin görüntü kalitesi gayet iyi, adeta blu-ray izliyormuş hissi veriyor. Ekstralarına kadar kalitede en ufak bir pürüz yok. Poster olabilecek o kadar güzel sahneler mevcut ki. Bir de yönetmenin bize izlettiği gerilim kalitesini düşününce, bu yönetmene dikkat edin diyorum, ben edeceğim. Şimdi artık utançlardan kurtulma vakti geldi, bir an önce Gişe Memuru’nu edinme vakti geldi.

Sarmaşık Menü

Ekstralar

Bir önceki The Club incelememde beni mutsuz eden Başka Sinema Seçkisi, bu incelememde bir o kadar memnun etti. Bonus özellikler kısa olsa da, çok etkilendiğim bu filmin arkasından tatlının üzerindeki kaymak gibi beni mest etti. 10 küsür dakikalık kamera arkasında bazı sahnelerin çekim anlarına ve yönetmen Tolga Karaçelik’i sahneleri kurgularken izliyorsunuz. En gerilimli sahnelerde Tolga Karaçelik’in de, belki bilinçli olarak, gergin diyalogları beni o anlara tekrar götürdü. Çıkarılmış sahneler, sonradan izleyince hikayeyi renklendiriyor, bazıları iyiki çıkarılmış derken bazıları filme dahil olsaymış, gerginliği arttırırmış diye düşündüm. Filmin müziklerinden iki adet video klip, çok ama çok hoş olmuş. Özellikle Gevende‘den Çelik Çomak’ı yıllar sonra tekrar dinlemek iyi geldi. Bonuslar içerisinde en hoşuma giden maddeye geldik, Tolga Karaçelik’in 2009 yılında Nadir Sarıbacak’ı oynattığı kısa filmi Rapunzel‘i menüde görmek mücevher bulmuş hissi uyandırdı bende. Bazı kısa filmleri nette bulmak ve izlemek hakkaten çok zor. Rapunzel, yaklaşık 20dk’lık çok ama çok hoş bir kısa film. Ve son ekstra olarak film müzikleri eklenmiş. Sarmaşık’ın diski için gerçekten özenle ve izleyiciye pişman olmayacağı çok kaliteli içerikle dolu bir paket hazırlanmış. 8 ayrı dilde altyazı seçeneği hangi yerli filmin DVD’sinde var ? Bu bile diskin kalitesinin ipucu aslında.

İzleyin, izletin, keyifli seyirler.

The Club – DVD İncelemesi

The Club kapak

 

Özgün ve göz alıcı oyunculuk performansları.

Film

Pablo Larrain’in “No” dan sonra izlediğim ikinci filmi The Club. Öncelikle bu film rahatsız edici bir karakter filmi. Film ilk sahneden itibaren renkler ve mekanın havası ile sizi boğmaya başlıyor, soluk ve karanlık bir havada ilerliyor. Bu cümle negatif bir yorum gibi gelebilir, ama rahatsız edici filmleri sevenler için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film.

Filmdeki her karakterin kendine has bir doğası, kendine has dürtüleri ve kendine has karanlık bir yanı var. Konusu oldukça merak uyandıran ve bir çırpıda izlenebilecek bir film. Kilise tarafından geçmişlerinden ötürü sürgüne gönderilen dört rahibin, sürgün evine gelen beşinci rahip ile birlikte sırlarının açığa çıkmasını, dürtüleri etrafında birbirleriyle yakınlaşmaları anlatıyor. Giderek artan gerilim ile birlikte sanki rahipler sizi de sürgün evine yavaş yavaş dahil ediyor. Herhangi bir karakterle özdeşleşmenize izin vermeyen yönetmen, başarılı bir şekilde sizi hikayenin içine dahil ediyor. Seyir zevkini bozmamak adına daha fazla detaya girmeyeceğim.
Filmde ciddi bir Katolik Kilise eleştirisi yapılıyor. Günümüzde vakıf evlerinde açığa çıkan taciz ve benzeri olayları düşününce bu tarz durumların Hristiyan dünyasında da oldukça yaygın olduğunu görüyoruz. Hatta kilisenin bu tarz olaylardan zarar görmemesini sağlamak için nasıl bir mekanizma geliştirdiğine şahit oluyoruz. Ülkemizde de benzer şekillerde üstü kapanan olayları düşününce tepkiler heryerde aynı diyebiliriz sanırım.

Altın Küre ve Yabancı Film Oscar adaylıkları bulunan The Club, bir Karadeniz sahil kasabasını andıran Şili’nin La Boca kasabasında çekilmiş. Oldukça puslu, karanlık ve izole. Bu ortama bir de Estonyalı Avro Parts’ın parçası eklenince filmin karanlık havası daha vurucu bir hale gelmiş.

the_club_menu

Ekstralar

Disk, fragman ve yaklaşık 10 fotoğraf içeren fotoğraf galerisi dışında bir ekstra barındırmıyor. Filmi alırken, arka kapakta ekstra olmadığını gördüğüm için fazla bir beklentim yoktu. Klasik Başka Sinema Seçkisi kapağı ile piyasaya çıkmış filmin görüntü kalitesi de çok tatmin edici değil maalesef. Yukarıda gördüğünüz gibi menüde kullanılmış sahnelerde bile kalite kendini belli ediyor. Disk film dışında size pek bir şey vaadetmiyor maalesef.