Ahlat Ağacı Blu-ray İncelemesi

İnsan neden en yakınındaki hayatı yaşamak zorunda?

Yeni bir Nuri Bilge Ceylan filmi izlemek hep heyecanlandırmıştır beni. İlk olarak Uzak filmi ile tanıdığım yönetmenin her yeni filmini heyecan ile takip edip, sinema dilinin zamanla değişimine tanık olmak hoş bir deneyim oldu yıllardır. İzlemeye doyamayacağınız fotoğrafik sahnelerle mest olup, karakterlerin iç dünyalarına dalmak, onları daha derinden anlamaya çalışmak muhteşem bir deneyim.

Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde gösterilip, ardından ülkemizde gösterime giren Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Ahlat Ağacı DVD ve Blu-ray formatlarında yine geçtiğimiz yılın sonunda piyasaya sürüldü. Tüm Nuri Bilge Ceylan filmleri DVD ya da Blu-ray olarak tozlu rafimda yerlerini aldılar. Tamamında filmin yanında muazzam bir ek içerik olduğu için NBC filmleri piyasaya sürülünce beni ayrı bir heyecanlandırıyor. Yerli filmler arasında benzer içeriğe sahip başka hiç bir yapım yok maalesef. Yalnız Ahlat Ağacı Blu-ray’inde (DVD’de de durum aynı) maalesef bu çizginin dışına çıkılmış. Diskte film ve altyazı seçenekleri dışında hiç bir ek özellik veya içerik mevcut değil. Sahne seçimi dahi yapamıyorsunuz. Sınırlı sayıda çıkan ve standart blu-ray fiyarlarının neredeyse iki katı fiyatına satılan diskin bu şekilde satılması rahatsız edici. Film 6K formatında çekildiği için kaliteyi koruyabilmek için sadece çift katmanlı Blu-ray disk olarak piyasaya sürüldüğü için bu şekilde bir tercih yapılmış olabilir belki. Ama daha önce piyasaya sürülen NBC filmleri gerekirse iki disk olarak hazırlanıp ve kamera arkası görüntüler, Cannes Festivali basın açıklaması, röportajları ve kırmızı halı çekimleri diskte mutlaka yer alırdı. Bunlara alıştığımız için Ahlat Ağacı’nın bu kadar sade bir şekilde sunulması hayal kırıklığı oldu. Konu ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum ile alakalı da olabilir. Ya da daha önce hiç rastlamadığım şekilde filmin Doğan Kitap tarafından piyasaya sürülmesinden dolayı böyle bir durum söz konusu olabilir. Konu ne ile alakalı olursa olsun film özel basım olarak sınırlı sayıda çıkıyor ise nacizane fikrim, maliyeti ve satış fiyatını arttırmak pahasına bir özel seçenekler diski dahil edilebilirdi. Belki ilerleyen zamanlarda farklı bir versiyon ile bu içeriğe de ulaşabiliriz.

Disk görsel olarak kusursuz, 6K çekilen Ahlat Ağacı’nı muhteşem bir kalitede izliyorsunuz, evinizdeki ekipman iyi ise kesinlikle verdiğiniz paraya değiyor. Seveni vardır eminim ama açıkçası antipatik bulduğum Doğu Demirkol’un canlandırdığı Sinan, karakter olarak Doğu Demirkol’a çok benziyor. Yönetmen oyunculuk deneyimi olmayan bir komedyeni Sinan karakteri için seçerek risk almış gibi gözüküyor, fakat çok doğru bir tercih yapmış. Murat Cemcir’i de Sinan’ın babası İdris rolünde görüyoruz. Ahmet Kural ile görmeye alıştığımız filmdeki bir diğer komedyen de çok doğru tercih olmuş. Filmdeki oyunculuk ve karakterler beni çok etkiledi. Sinan’ın Hatice ile karşılaştığı sahne defalarca izlenebilecek bir sahne.

NBC filmlerinde zamanla gitgide daha fazla diyalog görmeye başladık. Özellikle Bir Zamanlar Anadoluda ve Ahlat Ağacı diyaloglar üzerine kurulu filmler. Yönetmenin daha önceki filmlerinde, özellikle ilk dönem filmlerinde çok az diyalog izliyorduk. Dört Mevsim’deki diyalogları hatırlayınca NBC sineması çok yol katedmiş diye düşünmemek elde değil. Şahane bir senaryo ile çalışmış Ahlat Ağacı’nda. Tek takıldığım yer, çok felsefi ve edebi konuşmaların yer aldığı diyalogların bir kısmını ilçe imamlarının ağzından dinliyor olmak biraz zorlama olmuş gibi geldi bana. Filmdeki neredeyse her karakterin geniş dünya görüşleri var ve kendilerini çok iyi ifade ediyorlar. İyi bir film, izleyiciyi içine alıp dış dünyadan soyutlamalı, bahsettiğim diyaloglar Ahlat Ağacı’nın dünyasından uzaklaşmama sebep olan sahneler oldu.

Cannes’te dakikalarca alkışlanan gala gösterimine rağmen festivalden ödülsüz dönen film yine Cannes’teki fotoğraf çekimi ile alakalı yaşanan tartışmalarla günlerce konuşuldu. 188 dk yani 3 saati aşan bir film için oldukça akıcı bir izleme tecrübesi sunuyor Ahlat Ağacı. Ramize Erer tarafından hazırlanmış ve sadece Blu-ray disklerde kullanılan kapak tasarımı muhteşem.

Nuri Bilge Ceylan hayranlarının zaten kütüphanesine katacağını düşündüğüm disk, özel seçenekler konusunda hayal kırıklığı yaratsa da sahip olunması gereken bir blu-ray.

Şato – DVD İncelemesi

Michael Haneke’in en sevdiğim yönetmenlerden biri olduğunu söylemiş miydim ? Evet, Mutlu Son‘da söylemişim. Bu sebepten her filmini bir kolleksiyoncu olarak alıp saklıyorum. Şato filmi en nadir bulunan ve pek bilinmeyen filmlerinden biri. DVD’sini bulmak beni şaşırtmıştı açıkçası. Çünkü Haneke bu filmi Ölümcül Oyunlar‘dan önce 1997 yılında televizyon için çekti. Dolayısıyla pek bilinen bir filmi değil.

Şato, Haneke’nin Yedinci Kıta, Benny’nin Videosu ve Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası‘ndan oluşan Duygusal Buzlaşma Üçlemesinden sonra, Ölümcül Oyunlar‘dan önce çekildiği için ayrı bir heyecan yaratıyor. Çünkü bu dönem Haneke’nin en şoke edici filmlerini çektiği dönem. Film Kafka’nın aynı isimli romanının Haneke tarzında bir uyarlaması. Bay K.’nin kadostro memuru olarak bir köye atanmasını, ama köylülere kendini bir türlü kabul ettirememesi, kanıtları ararken kendisininde şüphe etmeye başladığı varlığı üzerine geçen bir hikaye. Filmin Oyuncuları Ulrich Mühe ve Susanne Lothar’ı, ki kendileri gerçek hayatta evliler, Ölümcül Oyunlar‘da evli bir çift olarak görüyoruz. Bay K.’nin yardımcısı Arthur’u ise yine Ölümcül Oyunlar‘da evi istila eden Peter olarak görüyoruz.

DVD’nin görsel kalitesi tatmin edici değil. Kolleksiyoncu olarak bu filmin diskini elde etmek memnun edebilir ama, seyir zevki düşük. Fakat DVD’ye muhteşem bir kapak tasarımı yapmışlar bence. Bay K.’nin yardımcıları Bay K.’nin görev evranlarını ararlarken karıştırdıkları dolap DVD kapağı olarak kullanılmış.

Özel Seçenekler

Diskin özel seçenekler bölümünde Yapım Belgeseli başlıklı bir dosya görmek beni heyecanlandırdı ve sevindirdi. Dosyanın 56 dk’lık bir kamera arkası ve röportajlardan oluşuyor olması daha da mutlu etti. Fakat belgeseli izledikçe bunun Kurdun Günü ile alakalı bir belgesel olduğunu farkettim. Maalesef belgesel içerisinde Şato filminin adı dahi geçmiyor. Kurdun Günü’nün çekimleri, galaları ve röportajlarından oluşan bir belgesel eklenmiş diske. Şato filmi ile alakalı internette de çok az kaynak bulunduğunu düşünürsek normal karşılanabilir ama aldığınız bir diskte farklı bir filmin belgeseli ile karşılaşmak hayak kırıklığı yaratıyor.

AC/DC Live At Donington Blu-Ray İncelemesi

Rock ve metal müzik ile yolu kesişmiş hemen her dinleyicinin beğenisini kazanmış, Avustralya kökenli rock grubu AC/DC benim de bir dönemime damgasını vurmuştur. Üstelik aylarca dinlediğim albümleri ne Back in Black‘dir ne de Highway To Hell‘dir. 1992 tarihli konser kaydı AC/DC Live albümüdür.

Scream For Me Sarajevo ile başlayan Hammer Müzik’i “yeniden” keşif serüvenim, AC/DC ile devam etti. İleriki aylarda yeni konser diski incelemelerim ile devam edecek gibi gözüküyor. İşte yine Hammer Müzik’in yeni gelen albümler listesini karıştırırken gördüğüm AC/DC Live At Donington Blu-Ray diskini yıllar önce haftalarca kişisel en çok çalanlar listemde bir numarayı işgal eden AC/DC Live albümü diye düşünüp aldım. Yanılmışım, aslında bu iki kayıt birbirinden farklıymış, ama çok da farklı değilmiş. Her iki konserin setlistleri neredeyse aynı. Live At Donington konser kaydı 1991 yılında, İngiltere Leicestershire’da Metallica, Mötley Crüe, Queensryche ve The Black Crowes ile beraber  katıldıkları Monsters of Rock festivali konser kaydı.

Onlarca konsere gitmiş biri olarak en iyilerini sırala deseniz, bir elin parmağını geçmez sayacaklarım. Akılda yer eden ve sizi içerisine alan konserler en iyi deneyimi yaşatıyor. Roger Waters’ın The Wall’u mesela, benim için ilk sıralardadır. AC/DC’nin Live At Donington konseri orada olamasamda, hatta henüz AC/DC’yi canlı izleme fırsatım olmamış olsa da bu kategorideki konserlerden biri. Parçaların her biri grubun en iyi parçalar albümüne girmeyi hakedecek parçalar. Konser izleyicileri muazzam, ufka kadar insan dolu her yer. Konser AC/DC konserleri için artık klasik olmuş bir şekilde Thunderstruck ile başlıyor, Angus Young’a odaklanan gözleriniz tüm konser boyunca ayrılmıyor kendinden, enerji dolu  Angus, sürekli kameraları meşgul ediyor. Hemen her parçaya özel bir sahne şovu eklemiş grup. Ben en çok Hell’s Bells’teki sahnenin ortasına indirdikleri çana hayran kaldım. Ayrıca sahnenin üzerine yirmi civarı top yerleştirilmiş ve bunlar veda parçası For Those About to Rock (We Salute You) parçasında ateşleniyor. Yaklaşık iki saatlik konser, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bitiveriyor.

Özel Seçenekler

Diskin kutusunun içerisinden, albümlerde olduğu gibi bir de kartolet çıkıyor. Turne tarihleri, konser haberi detayları ve fotoğraflardan oluşan ufak bir kitapçık.

Bir konser Blu-Ray’i için açıkçası özel seçenek beklentim yoktu. Az da olsa fanları memnun edecek bir içerik eklenmiş diske.

Konser kaydını, seçeceğiniz bir grup üyesinine kameralar odaklanmış şekilde izleyebiliyorsunuz, meraklısının ilgisini çekebilir belki bu özellik. Onun dışında diske yorum eklenmiş, Angus ve Malcolm Young bir moderatör eşliğinde konser üzerine anılarını anlatıp ve yorumlarını yapıyorlar. Altyazı seçeneği de olmasına rağmen ben bir türlü altyazıları aktif hale getiremedim. Şiveden ötürü de konuşulanların çok kısıtlı bir bölümünü anlamak mümkün oluyor maalesef. Bu özel seçeneği de çok başarılı bulmadım. En azıdnan İngilizce altyazıları aktif olabilseydi belki daha memnun kalırdım.

Bunlara ek olarak bir de AC/DC albümlerini tanıtan bir bölüm eklenmiş diske. Albümü seçince albümdeki parçaları listeliyor. Bazı albümler için yine gurp üyelerinde kaydedilmiş sesli yorumlar mevcut.

Alien – Yönetmenin Özel Versiyonu – DVD İncelemesi

That’s not our system!

Film

Son aylarda zevkime göre Bluray çıkmadığı için daha önceden satın aldığım ve izlemek üzere beklettiğim DVD ve Bluraylere yöneldim. Yaratık – Yönetmenin Özel Versiyonu da bunlardan bir tanesi. İlk kez ne zaman izlediğimi hatırlamadığım, muhtemelen bir Parliament sinema gecesinde tanıştığım Yaratık’ı tekrar izlemek, üstelik Alien Covenant gibi güncel bir Yaratık filminin üzerine izlemek şahane bir tecrübe oldu. Böyle seri filmleri sırası ile izlerim normalde ama nedense böyle yapmadım Yaratık için.

Bazı filmler var ki izlerken 70-80’lerde çekildiğine şaşırıyorsunuz. Görsel efektler günümüz teknolojisi ile kıyaslayınca fena halde sıkıcı gelebiliyor. Birçok kişi kızacaktır biliyorum ama Terminatör mesela bu kapsamda benim için. Ama Yaratık bu filmlerden değil, görsel açıdan gayet tatmin edici (bir sahne hariç, sanırım herkes aynısını düşünüyordur). En son bu düşünceyi The Thing – Şey’i izlerken düşünmüştüm.

Film ticari kargo gemisi Nostromo’nun bir yardım çağrısı alıp çağrıyı araştırmak üzere bilinmeyen bir gezegene gitmesi ve mürettebatın başına gelenler üzerine bir bilim kurgu, gerilim filmi. Ekstralarda yer alan yorumlu versiyonu izlediğinizde şahane detayları farkediyorsunuz filmde. Mesela gemi içerisindeki teknik ekipmanların uçak mezarlığından toplanıp çoğaltılarak gemi içersine monte edildiğini, yıllanmış gibi gözükmesi için ayrıca bir çalışma yapıldığını öğreniyoruz.

Özellikle  gezegende bulunan geminin içine giren mürettebatın gösterildiği sahnelerde Ridley Scott’ın yaptığı yorumlar ve betimlemeler harikulade Sanki başkasının filmini izlerken yorumluyormuş gibi bir havada anlatıyor. Geminin iç yapısının ne kadar organik olduğuna, yumurtaların bulunduğu yerdeki lazerin adeta yumurtaları koruyan bir zar olduğunu, Kane’in ayağı kayıp lazerin içerisine doğru düştüğü zaman bir şeyleri tetiklemiş olabileceği, adeta bir kabuğu kırdığını betimlediği müthiş yorumlar filme bakış açınızı değiştiriyor.

Özel Seçenekler

Diskin menüsü ilk bakışta fazlasıyla karışık bir hiyerarşide düzenlenmiş, pek çok içerik mevcutmuş gibi geliyor, labirent gibi nereye tıklayacağınızı şaşırıyorsunuz. Bir süre sonra deneme yanılma yoluyla menüyü keşfedince hakim oluyorsunuz. Bunun bilinçli bir tercih olduğunu daha sonra idrak ediyorsunuz. Diskin menüsü filmin anlatım dili ile tam bir uyum içerisinde, menüde dolaşırken adeta Nostromo’nun koridorlarında geziyormuş ya da terminallerinden birini kullanıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.

Diskte 2003 Yönetmenin Özel Versiyonu ve 1979 da dağıtılan sinema gösterimi versiyonu mevcut. Yönetmenin Özel versiyonu menüsü altında yönetmen, teknik ekip ve oyuncuların topluca yaptıkları yorumlu anlatım ekstrası mevcut. Çok kalabalık bir ekip tarafından film yorumlandığı için ve kimin konuştuğunu göremediğiniz için takip etmesi biraz yorucu geldi bana.

Buna ek olarak filmin hemen başında Ridley Scott tarafından filme giriş tanıtım videosu eklenmiş diske. Bu içerik filmi izleme deneyimi sırasında karşınıza aniden çıktığı için biraz şaşırtıyor. Ridley Scott, yönetmenin özel versiyonunda filme yaptığı müdahaleler hakkında bilgi veriyor.

Diskte bunlar dışında özel seçenek bulunmuyor.

 

Scream For Me Sarajevo – BluRay İncelemesi

We’re a rock band, who wants to shoot us ?

Scream For Me Sarajevo, efsanevi İngiliz heavy metal grubu Iron Maiden’ın solisti Bruce Dickinson’ın 1994 yılında Bosna Savaşı sırasında Sırp işgali altındaki Saraybosna’da verdiği konser, ve konsere hazırlanma aşamasında yaşananlar, Saraybosna’da yaşananlar ile Bruce ve grubu Skunkworks’un üyelerinin yaşadıkları üzerine çekilmiş bir belgesel. İşgal altında bir şehirde konser vermek gerçekten cesaret isteyen efsanevi bir olay ve bunu olsa olsa herhalde sadece rock/metal grupları yapabilir diye düşünüyorum. Belgeseli izlerken Dickinson’ın kararı ve kararın sonrasında Saraybosna’ya ulaşım konusunda yaşananları izlerken hayal edebileceğimizden çok daha zor bir şeyi gerçekleştirdiklerini anladım.

Bir uçak veya helikopter ile şehre inip konseri askerlerin koruması altındaki bir mekanda verip sonra yine uçarak şehirden ayrılmışlardır diye düşünüyor ilk bakışta insan. Dickinson’da konser kararını verirken aynen benim dediğim gibi olur diye veriyor açıkçası. Ama gelişen olaylar sonrası bir kamyonun arkasında Saraybosna’da kuşatılamamış tek dağ olan Igman Dağı’nı geçerek gece boyu yapılan bir yolculuk, grup üyeleri dahil kimsenin aklının ucundan geçmemiş. Üstelik bulunan kamyonun üzerinde Road Runner figürü olan sarı renkte adeta vur beni mesajı ileten bir kamyon olması, izlerken insanı şaşkınlığa sürüklüyor. Chris Dale’ın “We’re a rock band, who wants to shoot us ?” sözleri ve sonrasında gördüğümüz Saraybosna’daki katliamı gözler önüne seren görüntüler insanda soğuk duş etkisi yaratıyor.

1990’larda Saraybosna’da yaşayan alternatif müzikle ilgilenen gençlerin yaşamları, savaş zamanı yaşananlar ve savaşın onları ve gruplarını nasıl etkilediği üzerine röportajların yer aldığı belgesel, insanların savaşa rağmen nasıl morallerini yüksek tutmaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu açıdan Bruce Dickinson gibi bir efsanenin şehre gelip konser vermesinin verdiği moral çok önemli. Konser sonrası grup elemanları ve konsere katılan izleyiciler ile günümüzde çekilen röportajlarda bunu açıkça görebiliyoruz. Grup üyelerinin dünya görüşleri değiştirmiş bu konser hayatlarında bir mihenk taşı haline gelmiş adeta.

Diski internet üzerinden BluRay tedarik edebileceğimiz sitelerden alabiliyoruz. Ben Kadıköy’deki Hammer Müzik’ten aldım. Benim elimdeki kopyada Türkçe altyazı seçeneği yok. İngilizce altyazılı olarak izledim. İnternet üzerinden tedarik edeceğiniz disklerdeki altyazı seçeneklerini bilmiyorum açıkçası.

Diskte herhangi bir ekstra bulunmuyor. Sadece belgeseli ve altyazı seçeneklerini içeriyor.